Londra Waterloo’da Ses Enstalasyonu
Londra Waterloo İstasyonu’nda yeni bir ses enstalasyonu, Portland Adası ile bağlantılı bir yolculuk sunuyor.
“`html
Londra’nın Gizli Derinliklerindeki Ses Yolculuğu: “Go Find Miracles” Ses Enstalasyonu
Giriş
Londra’nın hareketli Waterloo İstasyonu, şimdi yolcularına benzersiz bir ses deneyimi sunuyor. “Go Find Miracles” başlıklı 10 dakikalık bir ses enstalasyonu, Jubilee ve Northern hatlarını birbirine bağlayan hareketli yürüme yolunda, pazartesiden cuma günleri 10:00 ile 17:00 saatleri arasında dinlenebiliyor. Bu sanat eseri, şaşırtıcı bir şekilde Londra’nın ve Dorset’teki Portland Adası’nın karmaşık bağını ele alarak, kentsel manzaramızı şekillendiren görünmeyen güçleri dinleyicilere düşünmeye teşvik ediyor.
Portland Bağlantısı: Taş, Hapishaneler ve Sanatsal Keşif
“Go Find Miracles” projesinin merkezinde, Londra’nın kimliğine derinden işlemiş olan Dorset’teki Portland Adası yer alıyor. Adadan çıkarılan ikonik Portland taşı, Londra Ulaşım Sistemi’nin (TfL) 55 Broadway’deki tarihi merkez binası ve önemli ölçüde Waterloo İstasyonu da dahil olmak üzere birçok önemli binanın yapımında kullanılmış. Ancak Portland, iki hapishane de barındırmakta ve tarihsel olarak adadaki taş ocaklarında çalıştırılan mahkumların da bulunduğu bir hapishane gemisi de mevcuttu. Sanatçı Rory Pilgrim’in çalışması, Londra’nın fiziksel yapısını, yaşamları şekillendiren ve yargı sisteminin etkisini de içeren, genellikle göz ardı edilen sosyal ve hukuki manzaralar ile bağlantı kuruyor. Ses enstalasyonu, bölgedeki mevcut çalışmalarına dayanarak, topluluk ve çevre temalarını yansıtıyor. Londra ile Portland arasındaki bir çağrı ve yanıt duası, ses manzarasının merkezinde yer alıyor.
Seslerin Senfonisi: Beste ve Üretim
“Go Find Miracles” ses dokusu, Carina Murray ve Holly Upton’ın sesli yansımaları ve şiirleriyle örülmüş, Pilgrim’in bestelediği müzikle katmanlanmıştır. Prison Choir Project mezunu solist Robyn Haddon ve daha geniş bir kor, ses manzarasını zenginleştiriyor. Sözler ve melodiler, kısmen HMP/YOI Portland’daki kişilerle iş birliği içinde geliştirilerek, sanat eserine derinlemesine kişisel ve düşünceli bir boyut katıyor. Sanatçının amacı, dönüşüm olasılığını araştırmak ve toplumsal değişim konusunda düşünce uyandırmak.
Londra’nın Altındaki Sanatın Misyonu: Topluluk, İşbirliği ve Kültürel Etki
Bu ses enstalasyonu, iş birlikçi, topluluk odaklı sanatı teşvik etme konusunda kararlı olan “Art on the Underground” programının bir parçası. CCSaR programı ile ortaklaşa geliştirilen bu girişim, Londra’da varlıklarını sürdürmede zorluk çeken kuruluşları destekleme ve çalışmalarını daha geniş halkla paylaşma amacına sahiptir. Bu komisyon modeli, dünyanın diğer kamu taşımacılığı kuruluşları tarafından, yolcu deneyimini geliştirmek için benzer çabalarla örtüşüyor. Geçen yıl, programda Waterloo’da Joe Namy tarafından bir ses sanat eseri yer aldı ve bu yılki komisyon, beklenmedik yerlerde düşünce uyandıran sanatla kamuoyunu etkileme eğilimini sürdürüyor.
25 Yıllık Bir Miras: Yeniliğin Kutlaması
Art on the Underground, şehri kapsayan özel sanat eserlerinin komisyonlamasını konu alan 25 yıllık bir çalışmasını kutluyor. Battersea Power Station Metro İstasyonu’ndaki kinetik heykelden Mark Wallinger’ın şebeke genelindeki “Labirent”ine kadar, bu girişim milyonlarca insan için günlük gidiş gelişleri zenginleştiren çeşitli çağdaş sanatları sergilemeye devam ediyor. Bu yıl Agnes Denes tarafından oluşturulan harita, yaratıcı harita üretiminin geleneğini sürdürürken, Stratford ve Brixton istasyonlarındaki yaklaşan enstalasyonlar, programın çeşitli sanatçıları görevlendirmeye ve gelişen kentsel manzarayla etkileşime girmeye olan bağlılığını vurguluyor. Bu girişim, sanatçıların çağdaş toplumla ilgili temaları araştırmak için eşsiz bir platform sunuyor.
Sonuç
“Go Find Miracles”, Londra’nın kamu sanat manzarasına çekici bir katkı sunuyor. Sanatı günlük gidiş gelişlere sorunsuz bir şekilde entegre ederek, merak uyandırıyor, içgörüye yol açıyor ve yaşadığımız mekanları yeniden değerlendirmeye teşvik ediyor. Hareketli yürüme yolunun kullanımı, yenilikçi bir uygulama stratejisini vurguluyor. Art on the Underground programındaki bu son enstalasyon, geniş bir kitleye düşünce uyandıran ve erişilebilir çağdaş sanat getirmesiyle itibarını daha da pekiştiriyor. Projenin iş birlikçi yapısı, sanatsal ve topluluk ortaklıklarını bir araya getirerek sanat yoluyla toplumsal değişimi teşvik etme konusunda güçlü bir model sergiliyor. Bu yaratıcı yaklaşım, kamu taşımacılığını hikaye anlatımı, toplumsal katılım ve kültürel zenginleştirme aracı haline getiriyor. Program, hem benzersiz bir kullanıcı deneyimi sunuyor hem de şehrin toplu taşıma sistemi etrafında topluluk duygusunu güçlendiriyor.
“`